5 Haziran 2000 günü 15 yaşındaki Çağla Tuğaltay, İstanbul'daki evinde tecavüz girişimine maruz kalmış ve boğazı kesilerek öldürülmüştü. Aradan neredeyse 22 yıl geçmesine rağmen bu korkunç cinayet aydınlatılamadı.
Henüz 15 yaşındaki çağla tuğaltay, 5 Haziran 2000 tarihinde Fulya’daki evlerinde boğazı kesilerek öldürüldü. Cesedi bulunduğunda iç çamaşırları çıkartılmıştı. Adli tıp kurumu raporu sonuçlarına göre katili, Çağla’ya tecavüz etmemişti ya da edememişti.
Evden çalınmış tek eşya yoktu. Kapı girişi zorlanmamıştı. Apartmana giren yabancı birini gören yok. Cinayet aleti bıçak evin mutfağından alınmış, parmak izi yok. Katilin ayak izi var.
Dosya kapatıldı. 2009 yılında ise İstanbul emniyet müdürü Hüseyin çapkının talimatıyla özel bir ekip kuruldu. Ancak görevlendirilen ekip de cinayeti aydınlatamadı. 2020 yılı başlarında cinayet Müge Anlı ‘da incelendi ancak yine bir sonuca ulaşılamadı.
Çağla’nın dosyasının 5 Haziran 2020'de zaman aşımından kapatılması bekleniyordu ancak savcılık, dosyada fail olabilecek kişilerin ifadelerinin alınmasını gerekçe göstererek zaman aşımını durdurdu.
"Katil muhakkak tanıdık biri" saplantısı yüzünden polis yıllarca vakit kaybetti ve asıl faili veya failleri gözden kaçırdı.
• Çağla cinayeti kurban gittiği gün sabah saat 07.30'da annesi tarafından öpülerek okula gönderildi. Saat 11.30 civarında Gülnur Tuğaltay alt katta ev anahtarının bulunduğu komşunun evine sabah kahvesi içmeye gitti. Kahve içerken o gün doktor randevusu olduğunu ve doktora gideceğini söyledi. Kahvesini içtikten sonra evine döndü ve ev işlerini hallettikten sonra hazırlandı doktora gitmek üzere evden çıktı. Evden çıktığında saat 14.30'du. Gülnur Tuğaltay'ın doktor randevusu saat 15.30'daydı. Gülnur Hanım doktorun kapısında sıra beklerken doktorun randevuları sarktı ve bazı dosyalar karıştı annenin söylediğine göre. Gecikeceğini anlayan anne içine düşen sıkıntı ile birlikte kızı Çağla'yı 15:45'te aradı. Ama Çağla telefonlara cevap vermiyordu. O dönemde Çağla'nın cep telefonu vardı ama yasak olduğu için okula götüremiyordu.
• 5 Haziran 2000 tarihinde Çağla Tuğaltay o sabah okula gitmek üzere evden çıktı. Okuldan döneceği saatte annesi doktora gidecekti. Çağla okuldan çıktıktan sonra arkadaşları ile birlikte bir alışveriş merkezine giderek kitaplara baktı. Çağla Daha sonrasında eve geldi. Bu sırada annesi doktordaydı. Çağla Hanım gerçekten de tek başına mı geldi yoksa yanında başka birisi mi vardı bu bilinmiyor. Ya da Çağla Hanım eve geldiğinde evde birisi mi vardı bu da bilinmiyor.
• Anne Gülnur Hanım bütün aramalarına rağmen kızı Çağla'ya ulaşamadı. Gitmiş olduğu doktor eşi Nedim Tuğaltay'ın iş yerinin tam karşısındaydı. Anne Gülnur Hanım'ın söylediğine göre anneye doktordayken büyük bir sıkıntı gelmiş.
* Gülnur Tuğaltay şöyle anlatıyor;
- "Doktordayken bana inanılmaz bir sıkıntı geldi. Arıyorum ulaşamıyorum 2 dakikada falan bir aramaya başladım. SONRA doktordan çıktım hala ulaşamıyorum Çağla'ya. Çağla eve 16.15 ile 16.30 arasında geliyordu. Eşimin iş yeri de doktorun muayenehanesinin hemen karşısındaydı. Ona uğradım dedi ki "babam rahatsız bu ilaçları babama götürür müsün" dedi, "götüremem çünkü Çağla’ya ulaşamıyorum" dedim, "nasıl ulaşamıyorsun?" dedi, dedim "cevap vermiyor telefonuna", dedi ki "komşumuzu bir ara bakıversin. Belki tuvalettedir belki banyo yapıyordur" dedi.
- "Onun üzerine komşuyu aradım. "Sen Çağla'ya bir bakıver ben 5 dakika sonra yeniden arayacağım" dedim, O yukarı çıkmış. Ben 5 dakika sonra aradığımda apartmanın içinden çığlıklar geliyordu. Başka birisi çıktı telefona "çabuk eve gelin" dedi. O zaman düştü herhalde dedim düştü kafasını yardı diye düşündüm. Evin önüne gittim korkunç bir kalabalık ekip arabaları dedim ki "herhalde Çağla'ya tecavüz ettiler" dedim, Polis arabalarını görünce. Eşimle koşarak evden içeri girdik yani apartmandan içeri girdik. Ben yukarıya ulaşamadım müsaade etmediler. Eşim girdi, gördü. İlk önce yaşıyor mu diye bakmış. Sonra üstünü toparlamak istemiş. Çocuğun üstünü toparlamak istemiş. Sonra "ben saçmalıyorum, delilleri bozuyorum" demiş. İlk anda şimdi gazeteciler gelecek kızımı bu halde görmesinler istedim diye düşündüm diye ifade etti ilk etapta bana. Sonrasında tekrar aynı şekle getirmiş."
- "Ve eşim evi aramaya başlamış. Balkon dâhil, buzdolabının içi dâhil, gardıropların içi dahil adam aramaya başlamış ama kimse yok."
- "Biz geldiğimizde karakol polisi vardı. Evin kapısı ardına kadar açık bütün komşular evin içinde. Polislerde merdivenlerde dolaşıyor".
- Ben alt komşuyu aradığımda anahtarla yukarı çıkıyor. Kapı içeriden kilitlenmemiş. Kapıyı veya zili çalmadan anahtarla kapıyı açıyor ve "Çağla Neredesin" diye seslenerek eve giriyor. (ALT KOMŞU SÖYLEDİĞİNE GÖRE KAPIYI KENDİNDE BULUNAN ANAHTAR İLE ÇALMADAN EVE GİRİYOR) Olay benim oğlumun odasında oluyor. Oğlumun odasında da boydan boya gömme gardırop var. Orta kanadı da ayna. Kapıdan girdikten sonra odalara bakarak geliyor oğlumun odasına doğru gelirken gardıroptaki aynadan Çağla’yı görüyor "Çağla Bu ne biçim yatma" diyor. Vaziyeti görünce çığlık atarak merdivenlerden aşağıya iniyor. Bana söylediklerine göre takma dişi ağzından fırlamış. Apartmandakiler 155'e haber vermiş" dedi.
• Komşu Çağla’yı gördüğünde geriye doğru yatağın üstünde sırt üstü yatıyor, eteği yukarı sıyrılmış, gömleğin düğmeleri açılmış birkaç tanesi, iç çamaşırı olan kısa tayt çıkartılmış ve yerde, boğazı kesilmiş her yer kırmızı sıvı lekesi içinde. Kızcağızın üstü başı her yeri de zaten kan içinde. Kırmızı sıvı duvarlara kadar sıçramış. Ayağı ile yerdeki halıya direnmiş ve halı toplanmış ileriye doğru. Yani bilgisayara doğru direnmiş ve halı toplanmış. Yapılan incelemeler neticesinde cinsel saldırı emaresine rastlanmıyor. Sanki bir teşebbüs var ve bu sırada sanki yanlışlıkla elindeki o keskin aletle boğazını kesmiş gibi duruyor.
- Çağla'nın babası geldiğinde ilk iş olarak banyoya bakıyor. Sonra kızının bulunduğu odaya gidiyor. Kızının üstünün başının açık olduğunu gören baba kızının eteğini aşağı indirip avret yerini kapatıyor. Sonra iç çamaşırını alıp kaldırıyor. Sonra da delileri bozuyor muyum acaba diye tekrar eski durumuna getiriyor. Bu da yetmezmiş gibi evin her yerini arıyor. Bu sırada ayağına ve eline kırmızı sıvı bulaşmış durumda ve her yere bulaştırıyor. Balkonda evin odalarında ve hatta buzdolabının içinde evde biri var mı diye arıyor ve bu sırada evin içi insanla dolu hatta polisler de orada. Bu adam arama işine bir türlü akıl sır erdiremedik.
- Çağla'nın ayakkabıları ilginç bir şekilde mutfakta bulaşık makinesinin önünde ve hafif çapraz ayakkabının topukları birbirine doğru bakar şekilde bulunuyor. Mutfakta ne oldu ki Çağla ayakkabısını o şekilde çıkarttı ya da çıkartmak zorunda kaldı. Mutfakta başlayan bir eylem mi vardı? Çağla neden ayakkabı ile eve girdi. Beraber geldiği ve kapıda bekleyen biri mi vardı? Ona bir şeyi aceleyle vermek için mi eve ayakkabı ile girdi? Annesinin söylediğine göre Çağla ayakkabısını kapının önünde çıkartır ve portmantonun ayakkabı bölümüne bırakırmış ama Çağla her nedense ayakkabı ile giriyor. Belki de eve girerken ya da tam girdiği anda arkasında beliren birinin iteklemesi ile veya eve girmesi ile birlikte Çağla korkarak mutfağa gitmiş olabilir mi Belki de bıçak almaya çalıştı oradan.
- Belki de eve girdiği anda evde olan kişiyi kapıyı kapattığı anda gördü ve o çığlığa benzeyen sesi çıkardı ve mutfağa gitti. Orada elinden kurtulup abisinin odasına kaçtı.
- Eve bakıldığında evde kaybolan bir şey yok. Dairenin kapısı zorlanmamış.
- Komşular kapının açılma sesini duymuşlar fakat herhangi bir zil sesi duymamışlar. Alt katta oturan komşunun kızı Çağla'nın çığlık sesini ya da hayretle "Aaaah" dediğini duymuş.
- Bu olayın gerçekleştiği tahmin edilen zamanlarda doktorda bulunan anne Gülnur Hanım evi sürekli arıyor. Bu yüzden de eylemi gerçekleştiren kişi telaşa kapılmış olabilir.
• Gülnur Tuğaltay Saygı "Ben evi o kadar çok aradım ki belki de o caydırıcı oldu. Ben aşağıya gelsem, Çağla evdeyse eğer telefon açarım "Kızım evde ekmek var mı?" diye sorarım. Belki aşağılardadır diye düşünmüştür. Öyle diye düşünüyorum" dedi.
- Gülnur Hanım'ın bu söylemi de çok ilginçti ben bir bütün olarak bunu yapıyorum bunu bilen bir kişi ise evdeki kişi telaşa kapılmış olabilir demek istiyor. O zaman Gülnur Hanım'ın gelmeden önce arayıp Evde ekmek var mı diye soracağını bilen bir kişi olması lazım. O zaman evdeki bu yabancı diğer kişinin ya aileden çok yakın olması lazım ya da ailenin içinden olması lazım o zaman.
• Programda bir çizelge hazırlanmaya çalışıldı. Sabah 7.30'da Çağla okula gidiyor, sabah 11.30'da Gülnur Hanım komşuya kahve içmeye gidiyor, saat 14.30'da Gülnur Hanım doktora gitmek için evden çıkıyor, Gülnur Hanım saat 15.30'da doktorun kapısında, randevulardaki karışıklık veya dosya karışmasından dolayı Gülnur Hanım beklemek zorunda kalıyor. Gülnur Hanım'ın doktorda olduğu sırada Çağla okuldan çıkmış oluyor. Çağla okuldan çıktıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte AVM'ye gidiyor. Gülnur Hanım 15.30-15:45 gibi doktora giriyor. İlk programda doktordan çıkma saati konuşulurken Gülnur Hanım "doktorun yanında 15-20 dakika kaldım" dedi. Orhan kemiksiz o sırada "anne doktordan 17.20'de çıkıyor" dedi. Olayın üzerinden 17 sene geçmesine rağmen halen saatleri netleştirememiş olması şüpheli bir durum. Sonrasında ise saatleri iyice karıştırdı. Doktordan saat 18:00 da çıktım durumuna geldi.
• Serap Ezgü "randevu sarktı bir şeyler oldu siz doktordan çıkana kadar saat 18:00 mi oldu?" diye sordu.
- Gülnur Saygı "Sanırsam. Yani dakikaları tam olarak hatırlayamıyorum. Ben telefonda o sesleri duyduktan sonra ve çabuk eve gelin dendikten sonra biz arabayla sanırsam 5-6 dakikada eve vardık" dedi.
- Serap Ezgü "dolayısıyla Siz 18:00-18-30 arası eve ulaşmış oldunuz" deyince
- Gülnur Saygı " Evet" dedi.
- Serap Ezgü "Dolayısıyla bu olayın 16:00-16:15 sıralarında başladığını düşünebiliriz. Ancak burada önümüzde şu var burayı kaçırmayın lütfen, Gülnur Hanım'ın randevusu 15:30'daydı. Eğer 15.30'da görüşmüş olsaydı doktorla, zaten evine yetişmiş olacaktı, Çağla'yı karşılayacaktı. O gün randevuların karışmış olması acaba bir tesadüf mü? Aklıma bu da geliyor. Umarım öyledir. Başka bir şey düşünmek istemiyorum ama bu doktor randevusunu bilen bir kişi vardı kahve içtiği komşusu. Gelelim şimdi komşuya komşu oğluyla ve geliniyle birlikte yaşıyordu. Karı koca arasında kavgalar oluyordu. Böyle yüksek sesli kavgalar, bağırtı ve çağırtılar oluyormuş. Bu komşunun oğlu eczacı kalfası. Evet, Çağla'nın boynu kesiliyor Ama orada bir ayrıntı var çok ince bir aletle. Maket bıçağı mı, neşter mi, jilet mi? Ne olduğu belli olmayan Yalnız çok incecik bir aletle kesildiği polisin bilgilerinde var. Böyle şeylerin eczanede satılıp satılmadığını ya da kullanılıp kullanılmadığını o konuda hiçbir şey söylemek istemiyorum. Bu eczacı kalfası nasıl bir kişilik onu da Gülnur Hanım'dan dinleyelim" dedi.
- Gülnur Saygı "Hiçbir taşkınlığını görmedim saygısında bir kusur görmedim. Başı önünde merhaba abla der hiçbir şeyini görmedim yani. Hatta benim migrenim vardı zaman zaman iğne yapmaya gelirdi. O zaman da herhangi bir şeyini görmedim. Bize karşı bir saygısızlığını görmediğim gibi başka bir aileye karşı da saygısızlığını görmedim. Ama kendi evinin içinde huzursuzluklar vardı. Karı koca kavga ettikleri zaman komşum bu durumdan yakınırdı. Zaman zaman fiziksel anlamda da kavga yaşandığı oluyordu. İyi o zamanlarda Yasin evliydi yaklaşık olarak 30 yaşlarındaydı, çocuğu vardı" dedi.
- Olayın gerçekleştiği zamanda yani 5 Haziran 2000 tarihinde yaz dönemi ve havanın kararma saati yaklaşık saat 20:30 civarında. Yasin O gün eczaneye kapanana kadar orada mıydı ya da olay gerçekleştiği sırada eczanede çalışıyor muydu? Gülnur saygı eve geldiğinde sakinleşmesi için Yasin Ç'den sakinleştirici ilaç getirmesi istenmiş O da getirmiş.
• Çağla'nın abisi İlker Tuğaltay telefonla canlı yayına bağlandı. İlkertuğaltay olay gerçekleştiğinde Karadeniz teknik Üniversitesi’nde öğrenci. Yalnız okulu Ordu Ünye'de. Daha sonra okul 19 Mayıs üniversitesine bağlanıyor. Çağla'nın başına bu felaket geldiğinde İlker o sırada evde olmadığı okulda olduğu söylenen abi.
• İlker Tuğaltay "Şimdi bundan yaklaşık 17 yıl önce gerçekleşti bu olay. Ben o dönemde 18 yaşındaydım (boğaz temizleme ighh). Bu olay (boğaz temizleme ighh) kusura bakmayın. Bir 5 dakika sonra arayabilir miyim?" Diyerek ağlamaklı bir sesle yayından ayrıldı.
• Serap Ezgü "Peki o dönemde oğlunuz Bu olaydan nasıl etkilendi?"
- Gülnur Saygı "İlker üniversiteyi kazandı. Karadeniz Teknik Üniversitesini kazandı. Birinci sınıftayken okul 19 Mayıs Üniversitesi'ne bağlandı. Yani Karadeniz teknik Üniversitesi'nde okula başladı 19 Mayıs Üniversitesi'nden mezun oldu. Aynı kampüs ama okulun adı değişti. Birinci sınıftaydı dönem bitmek üzereydi. Şimdi olay olduktan sonra abim aramış şeyi akrabalarımı. Ünye’de Benim akrabalarım var dayım teyzem kuzenlerim var. O da tesadüf eseri Karadeniz Teknik Üniversitesi'nin İktisat Kampüsü Ünye'de orada bir evimiz vardı İlker orada kalıyordu. Abim akrabalarımıza "İlker ile beraber hemen gelin" demiş. Gecenin bir saatinde o kuzenler gitmişler "hadi İlker İstanbul'a gidiyorsun" demişler. Ben Çağla’dan 5 ay önce de babamı kaybettim. Demiş ki İlker "herhalde anneanneme bir şey oldu" demiş" derken İlker tekrar yayına bağlandı ama boğazındaki balgamı temizleyememiş.
- İlker bağlandığında muhabire bir bağlantı gerçekleştirildi. Muhabir Pembe "biz buraya geldiğimizde gerek apartmanda yaşayan komşularla gerekse civar komşularla bazı görüşmeler yaptık. Ben kendilerine bu olayı hatırlıyor musunuz? Olayın ardından neler oldu neler bitti? Ya da kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" diye sorduğumda "olayın üstünden bunca zaman geçti ama geçen bu zamana rağmen psikolojimiz hala düzelmedi psikolojimiz altüst oldu" dediler. Yüreklerindeki yara geçmemiş ama içlerindeki korku da geçmemiş. Halen tedirgin olduklarını apartmana girip çıkarken ya da evlerine girip çıkarken halen korku yaşadıklarını söylediler. Bunun paniği ile hayatlarına devam ettiklerini söylediler. Aslında O günlerden bu yana pek de bir şey değişmemiş" dedi.
- Serap Ezgü "Peki Gülnur Hanım sizin komşularınız rahmetli Çağla'nın cenazesine neden gelmemişler?"
- Gülnur Saygı "vallahi sebebini bilmiyorum ondan sonra irtibatı da kestiler benimle. Aslında komşuluk ilişkilerim iyiydi yani. Yani çok iyi hatırlamıyorum ama geldiyse de erkeklerinden bir iki tanesi gelmiştir. Çok kendimde değildim o dönemlerde. Anahtarı bıraktığım bayan da gelmedi cenazeye" dedi.
• O dönem apartmanda oturan 3-4 aile 2017 yılında halen o apartmanda yaşamaya devam ediyorlardı. Komşu Nilgün Hanım muhabire aynı korku ve dehşeti halen bugün yaşadığını söylemiş.
• Olayın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra o ailelerden kan örneği alınmış. O zaman Bir DNA testi yapılmak isteniliyor. İşte bu istenince o apartmanda bulunan aileler büyük bir tepki gösteriyorlar. Ne yani bu işi biz mi yaptık bizden mi şüpheleniyorsunuz gibi tepkilerde bulunuyorlar. Gerçeğin peşindeki bir ilk oraya gittiğinde orada bulunan insanlardan bir tepki almışlar. Olayın üzerinden bunca zaman geçti ama siz veya polis bize yine geldiğiniz veya uğradığınız zaman yine aynı kötü duyguları yaşıyoruz demişler. Bizden kan örneği aldılar DNA örneği aldılar biz bu apartmanda kendi halinde yaşayan insanlardık niçin böyle bir şey yapılırsa bizim huzurumuz bozuldu diye tepki göstermişler hatta çok da hoş karşılamamışlar ekibi.
• İlker Tuğaltay "ben sanıyorum gece 12:00 falandı olayın olduğu gece yoldan çevirdiğimiz şehirlerarası bir otobüsle yola çıktım. Sabaha karşı sanıyorum saat 5:00 falandı. Otobüsün radyosundan bizim evin adresini vererek kardeşimin adının baş harfini ve soyadının baş harfini söyleyerek böyle bir olayın olduğunu duydum. O anda, şu anda çokta şey yapmıyorum (yine boğaz temizleme igihihhh) o anları. Az önce biraz da kötü oldum kusura bakmayın. Orada duydum işte, ondan sonra sinir krizi falan geçirmişim herhalde. Sonra sakinleşince oradaki şoför ve yolcular söyledi bana. Ben zor bela İstanbul'a vardım (boğaz temizleme ighh). Ondan sonra otogarda inip taksiyle anneannemlerin evine geçtim. Tabii yolda duyunca tam da mola anında duymuştum. Annemi aradım sonra babamı aradım ikisine de ulaşamadım. Sonra dayımı aradım (boğaz temizleme ighh) ona ulaştım (boğaz temizleme ighh) ondan sonra direk sordum işte "Çağla'ya bir şey mi oldu?"diye, "Yok bi şey" falan ded, "Yaşıyor mu onu söyle bari" dedim. Dayım "Tamam sen gel" dedi ne olduğunu söylemedi. Sonra kapattım telefonu sonra gelince eve baktım ki yani görmek istemediğimiz duymak istemediğimiz şeyler".
- Serap Ezgü "Sen kardeşinle bir daha açtın mı sana gösterdiler mi?"
- İlker Tuğaltay "Hayır vefat ettikten sonra hiç görmedim ben kardeşimi. Görmek istedim ama herhalde yaşım ufak olduğu için beni yanaştırmadılar pek. Bir şey daha söylemek istiyorum Bizim ailede Çağla'yı o şekilde gören tek kişi babam. Dolayısıyla seneler geçmiş olmasına sana rağmen kuvvetli olduğu için, bu durumu için gerçekten takdir ediyorum babamı (Burada İlker ağlamaklı oldu. Anne Gülnur Hanımda ağlamaklı dinledi oğlunu).
- Serap Ezgü "İlker senin şüphelendiğin birisi oldu mu hiç?"
- İlker Tuğaltay "şimdi şüphelendiğim birisi yok ama çünkü ben bu konularda çok erken evden ayrıldım üniversite sonrasında evlilik vesaire, askerlik de var. Ben 17 yaşımdan beri evden uzak sayılırım. Dolayısıyla şüphelenme konusunda aile büyüklerinin beni yönlendirdiği ölçüde bilgi sahibi olabilirim. Ya ben de o muhitteydim ama eve gidenleri gelenleri çıkanları biliyordum ama onların içinde şu yapacak bu yapacak diyeceğim insanlar yok. Şu anda ne isim söylesem yanlış olur. Senelerdir biz bunu öğrenmek için uğraşıyoruz. Sizin gibi bir sürü programdan destek aldık. Bizi gündeme getirdiğiniz için teşekkür ediyorum ayrıca. (Gülnur Hanım burada hareketlenmeye başladı elini ağzına götürdü Ve yavaş yavaş tek parmağıyla ağzını kapattı ve sonra sus işaretine benzer şekilde parmağını ağzında tuttu). Ama (boğaz temizleme ighh derken anne sol el işaret parmağını ağzına götürerek ağzında tuttu ve endişeli gözlerle bakmaya başladı) hiçbir zaman bir sonuç elde edemedik yani emniyetteki bizim dosyamızla ilgilenen polis arkadaşlar ile de görüşüyoruz hiçbir ilerleme kaydedilemediği gibi çünkü Bilgi de alamıyoruz. Dolayısıyla (boğaz temizleme ighh) dosya ne aşamada şu an neredeyiz inanın ben de bilmiyorum Belki benden biraz fazla annem biliyordur."
- "En son Çağla ile iki gün önce cuma günü görüşmüştüm. Haziran ayının ikisindeydi sanırsam. Telefonla görüştük. Çağla ile yüz yüze en son okul arasında geldiğimde Şubat ayında görüşmüştük yüz yüze."
- Serap Ezgü "Çağla açık bir kız mıydı böyle erkek arkadaşlarından falan bahseder miydi size?"
- İlker Tuğaltay "bu konularda biraz kapalı bir kızdı Çağla. (Anne yine ağzına elini götürdü sol el işaret parmağıyla yine sus işareti gibi işaret yaptı) Ben sordukça öğrenebiliyordum. Sordukça öğrendiğim konularda sınırlı oluyordu. Ortak arkadaş çevremiz vardı. Onlardan duyduklarımla doğruluğunu teyit etmek için Çağla ile ben konuşuyordum. O dönemde konuştuğu biri vardı hatta benim arkadaşımdı o kişi. Ben pek onaylamıyordum ama onlar belli bir süre devam ettirir ondan sonra ayrıldılar. Ben çağla'dan 3 yaş büyüğüm arkadaşım 2 yaş büyüktü. Emniyet o çocuğu Benim yanımdayken aradılar. Benim yanımda konuştular. Ama ben onu görmek istemediğim için ben çıktım o geldi. Şüphe duymaktan ziyade o kişinin karakterini pek beğenmiyordum ben. Dolayısıyla Çağla'yla da arkadaşlık yapmasını istemiyordum. O sebeple onu uyardım birkaç kere ama beni dinlemeyince ben arkadaşlığımı kestim. Sonra da bir şekilde Çağla'yı uzaklaştırdım ondan. Ya şimdi nasıl söyleyeyim Benim arkadaş çevreme uyacak bir yapıda değildi. Gözü çok etraftaydı öyle söyleyeyim. Benim 3 senelik arkadaşımdı o dönemde. Ondan sonra tam zamanını hatırlayamıyor olsam da onunla arkadaşlığı kestim ben. Bu arkadaşımın en son bir uçak firması çalıştığını biliyorum evli olduğunu biliyorum çocuğu olup olmadığını bilmiyorum" dedi.
• Gülnur Hanım'a Soruldu "Çağla o çocuktan bahseder miydi?"
- Gülnur Saygı "Şimdi bizim yazlıktaydı o çocukcağız. Çağla bana söylemiyordu ama ben hissediyordum arada yürüyüşe çıktığımız zaman ben hissediyordum yüzüne vurmadım ama hissediyordum"
- İlker Tuğaltay "aslında o çocuktan Çağla ayrılmadı çocuk Çağla'dan uzaklaştı. Bu dediğim 1999 yılının sonunda oldu. Cinayetten 6-7 ay önce ama tarihte bir yanlışlık yaparsam çok sene geçti farklı bir tarih tespit edilirse kusuruma bakmayın emin değilim. Son sonrasında Çağla ile arkadaşım arasında bir barışma ve görüşme olmadı."
- Serap Ezgü "O gün o çocuk kapıya gelseydi ve kapıyı çalsaydı Çağla kapıyı açar mıydı?"
- İlker Tuğaltay "Açardı. Bence açardı. Çünkü benim bildiğim kadarıyla aralarında bir kavga ya da tartışma olduğundan dolayı ayrılmadılar"
- Serap Ezgü "o çocuk eve geldiyse eve girdiyse mutfağa gittilerse ve Çağla zıplayarak tezgaha oturduysa ayakkabı öylece çıkmış olabilir mi?"
- İlker Tuğaltay "O kadar olmaz. O kadarına müsaade etmez."
- Gülnur Saygı "öyle bir şey asla olmazdı çünkü Çağla ayakkabı ile içeri girmezdi. Bulaşık makinesinin hemen üstünde lavabo vardı. Zıplayıp oturma imkanı yok" dedi.
Opmerkingen